Ukrayna'nın sakin bir kasabasında doğan Berl Gantmacher, hayatının dönüm noktasını yaşamak üzereydi. Miropol'den Rotterdam'a, ardından Amerika'nın sıcak kucaklarına doğru attığı adımlar, onun için sadece bir yolculuk değil, umut dolu bir maceranın başlangıcıydı. 1907 yılının 12 Kasım'ında, henüz 17 yaşındayken, Ellis Adası'na ayak bastı. Yeni bir başlangıç için heyecanlıydı. Adını Bernard olarak değiştirdi ve Columbia Üniversitesi'nde eczacılık eğitimi almaya başladı. Ancak hayat ona sadece ders kitaplarıyla değil, aynı zamanda gerçek dünya deneyimiyle de ders veriyordu. Gündüzleri tekstil fabrikalarında çalışırken, geceleri derslerine devam ediyordu. Bu yoğun tempoda, hayatının en değerli hazinesini keşfetti: Rebecca Rose. İşte bu tanışma, onun hayatını sonsuza dek değiştirecek olan dönemeçti. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Amerikan ordusuna katıldı ve savaşın yıkıcı etkilerini Fransa'da gördü. Ancak savaşın ardından geri döndüğünde, yeni bir hedefi vardı: başarıya giden yolda ilerlemek.
Üniversite diplomasını aldıktan sonra Rebecca ile evlendi ve iş dünyasına adım attı. Brooklyn merkezli Par-Ex Gömlek Şirketi'ni kurduğunda, Amerikan rüyasını gerçeğe dönüştürmek için ilk adımını atmıştı. Par-Ex, sadece gömlek üretmekle kalmadı, aynı zamanda Brooks Brothers gibi büyük markalar için de üretim yaptı. Başarılarına dayanarak, 1927'de New Haven, Connecticut'a taşındılar ve işlerini daha da büyüttüler. Berl Gantmacher'in hikayesi, sadece bir göçmenin Amerikan topraklarına ayak basmasıyla başlamadı, aynı zamanda bir hayalin gerçeğe dönüşme öyküsüydü. Berl Gantmacher'in hikayesi, bir zamanlar Ukrayna'nın küçük bir kasabasında başladı, ancak Amerika'nın kalbinde sonsuza dek yaşayacak olan bir başarı öyküsü haline geldi.
Bernard Gantmacher, çocukları Marty ve Elliot tarafından teşvik edildiği New Haven gibi bir tekstil merkezinde GANT şirketini kurdu ve gömlek üretimine bu çatı altında devam etti. Ailenin ve işlerin büyümesiyle birlikte, Bernard ve Rebecca'nın oğulları Marty ve Elliot, aile şirketini daha yüksek seviyelere taşımak için ellerinden geleni yaptılar. Yale Üniversitesi kampüsünde öğrencilerin stilini dikkatle gözlemleyen bu kardeşler, Amerikan modasının nereye doğru evrildiğini görmek için harika bir fırsata sahiptiler. İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Marty ve Elliot, orduda görev aldılar ve görevlerinden döndükten sonra Connecticut Üniversitesi'nde eğitim almaya başladılar. Marty yönetim konusunda uzmanlaşırken, Elliot pazarlama alanında eğitim aldı ve bu bilgilerini aile işine aktardı. Amerika'nın hızlı ve köklü bir değişim sürecine doğru ilerlediğini gören kardeşler, savaşın eski gelenekleri yerle bir ettiğini fark ettiler. Yeni sanat formları, müzik türleri ve moda anlayışları ülke genelinde yaygınlaşmaya başlamıştı. Marty ve Elliot, bu değişimi bir fırsat olarak gördüler ve başka markalar için üretim yapmak yerine kendi markalarını oluşturmaya karar verdiler. Bu kararın meyvesi olarak Nisan 1949'da GANT markası doğdu.
Marty ve Elliot, GANT markasının sadece en kaliteli ve üst düzey ürünleriyle özdeşleşmesi gerektiğine inanıyordu. Reklam ve pazarlamanın gücüne olan inançlarıyla, ürünlerinin her zaman doğru hedef kitleye ulaşmasını sağlamak için kentin en itibarlı mağazalarında yer almak için çalıştılar ve The New Yorker gibi prestijli yayınlarda reklam vermeye başladılar. The New Yorker, Şubat 1925'te ilginç bir kapak tasarımıyla ilk kez yayınlandı ve hızla yeni bir okuyucu kitlesi kazandı. Kurucu editör Harold Ross, derginin sadece metropoliten bir okuyucu kitlesi için olduğunu belirterek, okuyucu kitlesini açıkladı. Bu anlayışla, dergi yalnızca yazarlarında değil, aynı zamanda yayımlanan reklamlarda da seçiciliğiyle biliniyordu. GANT, derginin tarzına uygun bir marka olarak kabul edildi. Başlangıçta, Marty ve Elliot'ın karşılayabildiği reklamlar üç ayda bir, 1/8 sayfa ve siyah beyaz olarak yayınlanıyordu. Ancak zamanla, daha büyük reklam alanlarına ve daha sık yayınlanan reklamlara geçtiler. Bu reklamlar, GANT markasının o dönemin sofistike gençliğine hitap eden gömleklerini tanıtan bir mesaj iletiyordu. Yeni bir çağın başlangıcıyla Ivy League tarzı öne çıktı ve GANT, cesur renklerde ve çeşitli kumaşlarla gömlekler tasarlamaya başladı. Bu değişimle birlikte, Elliot ve Marty, Ivy League trendini yakalayarak mağaza çalışanlarının sadece beyaz gömlek giymesini yasakladılar ve onları daha cesur renklerdeki gömleklere yönlendirdiler.
GANT, başlangıçtan itibaren gömleklerinin kalitesiyle tanınıyordu. İlk olarak farklı markalar için üretim yaparken, kendi markalarını temsil edecek Diamond G logosunu gömleklerinin etek ucuna işlemeye başladılar. 1950'lerin ortalarından itibaren, Diamond G logosu Amerikan erkek giyim tarihinde önemli bir simge haline geldi. Bu dönemde Amerika'da beklenmedik bir büyüme yaşandı ve GANT gömlekleri günlük-şık giyim tarzını domine etmeye başladı. Mükemmel işçilikleri ve zahmetsiz Amerikan şıklığını sunmalarıyla, GANT yıllarca askeri üniforma giymiş ve artık eve dönen erkeklerin vazgeçilmez gömlek tasarımcısı haline gelmişti. Başlangıçta yaka işçiliği ve kaliteli kumaş yapıları için tercih edilen GANT, daha sonra kendine özgü renk seçenekleri ve uzmanlığıyla da tercih edilmeye başlandı. Uzun yıllar boyunca erkek giyiminde beyaz gömleğin hakimiyeti yerini cesur renkli tasarımlara bırakmaya başladı. Bu değişim ise ilk adımlarını New Haven, Connecticut'da atmıştı.
Ivy League terimi ilk olarak 1930'larda, Amerika'nın kuzeydoğusundaki üniversitelerin sportif rekabetini tanımlamak için kullanıldı. Ancak daha sonra sadece sporla sınırlı kalmayıp daha geniş bir anlam kazandı. Akademik mükemmelliği, prestiji ve geleneği ifade eden bu terim, aynı zamanda modada da Amerikan tarzını tanımlamak için kullanılmaya başlandı. 1954 yılında Life dergisinde Ivy League stilinin merkezinin New Haven olduğu belirtildi. Bu, bölgede hızla büyüyen tekstil sektörü ve Ivy League stilinin önde gelen temsilcilerinden biri olan Yale Üniversitesi'ne ev sahipliği yapmasıyla ilgiliydi. Bu yeni tarz, fazla çaba harcamadan daha rahat ve günlük şıklığı yakalamayı amaçlıyordu. Savaş öncesi yılların baskın stili olan vatkalı omuzlar ve keskin kesimler yerine, hafif ceketler ve beyaz ayakkabılar ön plana çıkmaya başladı. Marty ve Elliot, yaşadıkları şehirdeki bu değişimin farkındaydılar ve bu yeni tarza uygun gömlek tasarımları denemeye başladılar. İngiliz polo oyuncuları tarafından eskiden giyilen düğmeli gömlekler, 1940'ların sonlarında her iyi giyinen erkeğin gardırobunun vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Amerika'da Brooks Brothers tarafından 1920'lerde başlatılan bu trendde, GANT önemli bir rol oynadı. Tercih edilen düğmeli gömleklerin GANT markasıyla özdeşleşmesinin birkaç nedeni var. İlk olarak, kalite önemli bir etken olsa da, gömleklerin üretiminde gösterilen işçilik eşsiz ve kopyalanması zor bir nitelik taşıyor. Düğmeli yaka şekli, Bernard'ın teknik bilgisi ve Marty ile Elliot'ın moda anlayışı sayesinde mükemmel bir konuma ulaştı. Yaka şeklinin yanı sıra, GANT gömleklerin mükemmelliğini sağlayan bir diğer küçük detay, gömleğin arkasında bulunan asma halkasıydı. Bu halka, gömleğin kumaşının asılırken kırışmamasını sağlıyordu. Ayrıca, arkada bulunan pile sayesinde özgür hareket imkanı sunan ve yaka arkasında bulunan düğme sayesinde yakanın yerinden oynamasını engelleyen bir tasarım da GANT imzası olarak öne çıkıyordu. Erkek gömlek giyimini mükemmel bir forma ulaştırırken, kadınlar da erkek arkadaşlarının gömleklerini ödünç alarak giymeye başladılar. Bu da GANT'ı kadın gömlekleri tasarlamaya yönlendiren bir etken oldu. Yale kampüs mağazası, öğrenciler için sadece diş fırçası veya kitaplarını temin edebilecekleri bir yer değildi. Aynı zamanda kıyafetlerini de buradan temin ediyorlardı. 1885 yılında açılan bu mağaza, ABD'deki en eski ikinci üniversite mağazasıydı. Ivy League stili için vazgeçilmez parçalar olan takım elbiselerden kravatlara, V yaka kazaklardan spor ceketlere kadar kampüs içinde tercih edilen ürünleri nesillerdir öğrencilere sunuyordu. Ancak, GANT tarafından tasarlanan Yale kampüs serisi özellikle büyük bir ilgi görmüştü. Düğmeli gömlekler Ivy League stili için vazgeçilmez bir parça haline gelmişti. Daha sonra, düğmeli gömlek modası sadece kampüsle sınırlı kalmayarak, ülkenin her yerine yayıldı ve 1950'ler ile 1960'lar boyunca erkek giyiminin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte, Amerikan askerleri evlerine döndü ve ülkede büyük bir değişim süreci başladı. Spor ve moda alanında yeni trendler, tüm ulusa yayılmaya başladı. Radyo, televizyon ve dergiler aracılığıyla insanlar daha aktif bir yaşam tarzına yöneldiler. Spor aktivitelerinin popülerleşmesi tekstil endüstrisini etkilemeye başladı ve daha rahat bir görünüm talebi arttı. GANT gömlekleri, günlük şıklık anlayışının oluşmasında önemli bir rol oynadı. 1960'ların sonlarına kadar sadece gömlek üretimi yaparken, GANT bilgi ve deneyimini kullanarak geniş bir ürün yelpazesi sunmaya başladı. Bu çerçevede, kravat, pantolon, rugby gibi çeşitli ürünleri içeren American Sportswear Koleksiyonu'nu piyasaya sürdü.
Berl Gantmacher'in hikayesi, sadece bir göçmenin Amerikan topraklarına ayak basmasıyla başlamadı, aynı zamanda bir hayalin gerçeğe dönüşme öyküsüydü. Kendi markalarını yaratma kararlılığı ve işlerindeki kalite anlayışı, GANT'ı Amerikan giyim endüstrisinin önde gelen markalarından biri haline getirdi. Marty ve Elliot'ın liderliğinde, şirket Ivy League tarzını domine eden gömleklerden, Amerikan spor giyiminde bir ikon haline gelmeyi başaran ürünlere kadar geniş bir yelpazede ürün sunmaya başladı.
GANT, sadece giyim sektöründe değil, Amerikan kültüründe ve modasında da derin izler bıraktı. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin değişen dinamiklerine uyum sağlayarak, günlük şıklığı ve rahatlığı bir araya getirdi. Ivy League tarzının sembolü olan düğmeli gömleklerle tanınırken, Amerikan spor giyiminin öncü markalarından biri haline geldi. Berl Gantmacher'in özverili çalışması ve ailesinin desteğiyle, GANT markası Amerikan moda tarihine damgasını vurdu. Bugün, GANT markası hala Amerikan tarzının ve kalitesinin bir sembolü olarak varlığını sürdürmektedir. Berl Gantmacher'in öncülüğünde başlayan bu yolculuk, onun mirasıyla yaşamaya ve Amerikan modasını dönüştürmeye devam etmektedir.